31 Aralık 2011 Cumartesi

Hangi Aralıktakine Hayal Denilir Peki?

Bir coğrafya dersinde şaşılır ki; günün en soğuk vakitlerinin güneşi kızıllığıyla uğurladıktan sonra değil, sabahları karşılarken olduğuna.

Şaşılır ya pek de inanılmaz bazılarınca. Güneş görünmüyorsa ufuklarda, üşünür yokluğuna. Anlatılmaya devam edilir gece de bu hissiyattadır diye. Günün güneşsiz kısmına denk gelirmiş. Isıtılmış insanlar, telafi ve idare ederler gecenin ilk bir kaç saatini. Fakat güneşe özlem sürer bundan sonraki akrep yelkovan kovalamacasında. Gece kollarını bacaklarına sararken kendine doğru çekiştirerek çenesini de karıştırır bu soğuk birleşime. Üşündükçe güneş biraz daha yaklaşır, yaklaşır ve üşünür.

Ancak gece de hayal edebilmeli. Hayal ki garip... Gece-gündüz geçişimine eşlik edilen, sağanak yağış beklenen bir günde hava tahminlerine inat etmektir o. Siyah bulutların gökyüzünü sarmalayışı, yüksek ihtimalli bir nemliliğin habercisi. Yağar belki de yağdığından çok ıslatır ama bulutlar parçalanır. Bırakırlar birbirlerini. Güneş bir görünür bir kaybolur parça parçaların arasında. Kurutur kendini her bir nemli, gamlı zerre. Hangi aralıktakine hayal denilir peki? Her zaman edilemeyenine; siyah bulutların sarmalayışlarındakine.

Gece üşür, gece hayal edebilmeli ve edebilenlerin olmalı hem de hayal, yer yer değil zaman zaman sağanak yağışa isyan ve itiraz içeren hava olayıdır bir bakıma...

Asuf-u Şark-ı Şimalî

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder