“…Ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın.”
Söylendim önceden; ‘evet evet hayat; tek dönüşümlü bir kaç mevsimden ibaret. Hep
soğuk bir kış ile tükenen.’ Mevsimler kovalıyor birbirlerini. Şimdilerde çocuk
cıvıltıları daha çok duyuluyor hem esinip duran rüzgar da üşütmüyor çoğu kez.
Yürürken ıssızlaşan ve yalnızlaşan yolda, güneş kızarıyor, gökyüzü ise
kararıyor.
Bunu
belki de en çok çocuklar bekler. Her beklediklerini yatıp kalktığı gecelerin ve
sabahların sayısı ile hesaplar. Çocuk uyurken bekler. Yol tamamen tükenmeden,
ileride bir evin önünde durur araba. Genç yaşta kızlı erkekli inerler içinden,
karşılayan yaşlıca birileri… Özlemle sarılmaları ayrışmadan eve geçişir
insanlar. Yaşlıca insanlar yolun başından o arabanın çıkıp gelmesini bekler
birer taşın üzerinde. Yaşlıca o insanlar yol bekler.
Öbek öbek
geçer kuşlar hızlıca üzerimizden. Tıpkı akşam vakti evine koşuşturan insanlar
gibi. O kadar acele eder mi ki yuvasında ondan daha küçük ve ona ait bir şey
olmasa? Yavrular vakti akşam edince bekler. Hem o hasta ve yalnız kadın için de
var beklemek. Nasıl bekler ki bir insan ölümü diye şaşırmaktır onu görmek. Hatta
hasta beklemez bazen sabahı ‘belki bu, son içime çektiğim’ diye bekler.
Sadece bu
yolda yok çokça bekleyen insan. Çünkü her insan bekler. Yüzlerce gün oldu
bekliyorum. Kalem sahibi… Bir hırsızı uğurlamaktan geliyor ağır ağır. Kelimeler
değil kaybettiğim, bekliyorum…
Hep
bekleyen yok belki fakat bekler her insan. “…Ki beklemek en korkunç halidir
yaşamanın.”
Asuf-u Şark-ı Şimalî
Fotoğraf: Ara GÜLER www.araguler.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder